Güven SERİN

Tarih: 19.05.2017 18:52

VATAN MAHZUN BEN MAHZUN

Facebook Twitter Linked-in

Namık Kemal’in yolculuğu oldukça ilginç ve değerli, aynı zamanda şaşırtıcıdır. Tekirdağ’da doğmuştur doğmasına ama beş yaşından sonra gidişiyle belki de sisli bir rüya; çok değerli azıcık bir hatıra olarak kalmıştır.

  Yüreği, bilgiye, görgüye, yenilenmeye ve vatan sevgisine odaklanan insanların belki de en büyük eksiği veya fazlalığıdır, fazlaca geriye bakmaması. Hürriyet’i ağzından düşürmeyen, Hürriyet ile Vatanın koşulsuzluğu üzerine; Fransa, İngiltere’de koşturup, yazılar yazıp, insanları heyecanlı kılan bir insan…

  Kıbrıs Gazimağusa’da 3 yıllık sürgün hayatının ne kadar verimli olduğunu, bu dönemde 12 yapıt-eseri ortaya çıkartarak, edebi dünyamıza; Zavallı Çocuk, Akif Bey, Gülnihal, Karabela gibi değerli miraslar bırakmıştır.

 Namık Kemal, okumanın, sohbetlerin faydasını hissiyat taşkınlıklarıyla fazlasıyla görüyordu. Hissiyatı, sezgileri ve zekâsıyla harmanlanıyordu harmanlanmasına; fakat hep parasızdı… Bir türlü yetmiyordu kazancı. Yettiremiyordu… O günün vatan anlayışı aynı zamanda onurlu bir yaşam, çalmadan, hırsızlık yapmadan sınırları zorlayıp, borçlu süreçler demektir.

  Belki de bu kırılmalar; borçlar ve bir aileye sahip olmanın getirdiği sorumluluk, iki ayrı Namık Kemal karakteri çıkartır edebiyatımıza. Abdülaziz döneminde ki Namık Kemal ile Abdülhamit döneminin Namık Kemal’i bir değildir.

 Birinde, Hürriyeti, Vatanı sıkça savunurken; değirinde, Abdülhamit’in Mutasarrıfı olmuştur. Midilli’ye, Rodos’a ve Sakız’a, koşturmacanın, ailesel korkuların, oğlu ve kızının geleceği adına en çok eleştiri aldığı zamanların hikâyesini yazmıştır.

 Övgülerle doludur Abdülhamit’e karşı… Bitmeyen, tükenmeyen hisisyatı, Hürriyet ve vatan sevdası; yok mu olmuştur? Asla…

  İnsanın, insan zaafları, alışkanlıkları ve çevresine karşı olan sorumlulukları nice insanı, aynı yere mıhladığı gibi Namık Kemal’i, edebi eserlerin yaratıcılığına, eşsiz sohbetlere ve hakkıyla yapmış olduğu Mutasarrıfı görevine bağlamış; bir başka saygınlık, itibar yaratmıştır.

  Yeni Osmanlılar sevdası, gençlik yıllarının Anadolu Kavağı Yuşa Tepisinde kökleşip, Avrupa şehirlerine, oradan başkent İstanbul’a, yurdun her yanına taşınmış, cansız bedenlere can veren bir ruh gibi sardığı zamanlar geride kalmış.

  O,artık Abdülhamit’in memuru, yöneticisiydi. Abdülhamit mutluydu; ciddi ve her an gözaltında tutulacak belanın kontrol altına alınışının muzip gülümsemesini yaptığı bellidir. Belli olmayan nice şey gibi; Namık Kemal; belki de sürekli batı hayranlığını, yardımlarını, aynı zamanda bir başka çekincenin, korkunun; bölünme, parçalanma endişelerinin durgunluğunu, karar ve kararsızlığını yaşıyor olabilir.

  Kısacası, Avrupa’yı çok iyi tanıyan Namık Kemal; Avrupa kurnazlığını, korkusal bir disiplinle karşılayıp, Abdülhamit’in Mutasarrıfı olmayı yeğliyor görünüyordu. Bu bilginin, edebi, felsefi, hürriyet ve vatan aşkının olgun bekleyişinden başka bir şey değildi; suskunluğu…

  Bir taşlamasında;

Edebisizlikte tekleriz/ Kimi görsek etekleriz/ Hak’tan da yardım bekleriz/ Ne utanmaz köpekleriz.

Biz bakmadan sağa sola/Düşman girdi İstanbul’a/Vatanı sattık bir pula/Ne utanmaz köpekleriz.

  Namık Kemal’in arkadaşı Reşat; Reşat Paşa’da içinde kök salan ve bazen depreşen devrim sancıları yüzünden şu seslenişi yapacaktır, yaşamının son zamanlarında;

“ İçimde hep devrim ateşi yanıyordu. Ama eylemlerin dışında kalmam, bana acı veriyor.”

“ Hürriyetimi yüz altına sattım.” Derken, yüz altın değerinde ki maaşı; belki bu maaş karşılığında susmuşluğu anlatıyor; Kurtuluşa dönüşecek; Mustafa Kemal’in önünü açacak, tarihi, sosyolojik ve mucizevî görevlerini yapıyorlardı  Namık Kemal’in Vatan Mersiyesi, sarhoş Hikmet diye bilinen şair arkadaşı, Hersekli şair Arif Hikmet ile bir Midilli gecesi, rakı tepsisinin başında sabaha kadar sürecek vatan mersiyesi söylemeye başladılar. İlk beşliği Namık Kemal söyledi;

Ah, yaktık şu mübarek vatanın her yerini/ Saçtık eflake kadar dumanını, ateşlerini/ Kapadı gözde olanlar çıkacak gözlerini.

Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini/Yokmuş kurtaracak bahtı kara anasını


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —