Güven SERİN

Tarih: 10.05.2017 11:18

Öğretmenin Gözleri Dolu Dolu?

Facebook Twitter Linked-in

Hissiyatı olan bir insan… Kim bilir ne zamandan bu yana tanıyorum onu. Yaşama sımsıkı tutunup, yaşla, başla uğraşmayan insanlardan birisi. Yaşam standardını her daim geliştirmenin içinde; sporun birçok dalıyla meşgul…
Bir gece, bir tavla oyunundan sonra hiç açılmadığı kadar açıldı bana. Anılar, hissiyat baskısı ve güvene dayalı huzursal bir rahatlama koşuluna akmaya başladıysa, bilin ki arkadaşlığın dostluğa geçişi onaylanmıştır.
Anlattıkça duygulandı; duygulandıkça da anlatır oldu… Zaman; kavak yellerinin estiği bir zaman… Liseli bir Alman kızına tutulmuş. Vurulmuş, değil; tutulmuş… Nice erkeğin, herhangi yabancıya hemen âşık olduğunu düşündüğü gibi mi, başka türlü mü bilinmez…
 Bu konuda oldukça kafa yorup düşünmüşümdür. Yabancı hayranlığımızın denizler kadar derin, çöller kadar uçsuz bucaksız oluşu; nicedir diye…
Bir kurtuluş; bir kaçış mıdır? Güncelleme, fırsatlara tutunma mı? Özellikle batı da yaşayan kadın, kızlara olan düşkünlüğümüz? Bu düşünceye verilecek cevap kolay değil. Sosyolojinin, özel araştırmaların; üniversitelerin, bilim insanlarının da rakamsal, izlenimsel, düşünsel fikirleri gerekecek.
Tanıdığım, zamanının gençlik yıllarına, delikanlı zamanına gitti gitmesine de, anlattığı yaşanmışlık, insana, topluma; toplumlara dair ayrı bir örnek olacak niteliğe sahip. Alman aile her yıl ülkemize geliyor. Başında kavak yelleri esen tanıdığımın, dostumun öğretmenliğinin ilk yılları…
Alman aile, bizimkini benimsiyorlar. Kabul ediyorlar… İlk tatillerini güneyde bir ilde geçiriyorlar. Bizimkinin düşkünlüğünü, tutkunluğunu görüyorlar. Aynı zamanda mahcubiyetini de fark ediyorlar.
Bilginin, görgünün, acemiliğin olduğu her yerde yaşandı bu mahcubiyet. Küçüklüğünüzü hatırlayın! Ebeveynlerimizin bize sürekli telkinlerini; “ gittiğiniz yerde aç mısınız diye sorarlarsa; tokum deyin!”
Nice “AÇ” zamanlarımızda hep tokum demedik mi? Hâlbuki felsefe, sosyoloji insana dair yolculuğu; açlıkların giderilmesiyle gelişeceğini bilir ve söyler. Açlık, bastırıldıkça, duygu karmaşası, karışıklığı nice talihi, kara bahta çevirdi.
Arkadaşım, Alman kızla olan arkadaşlığı, kendi mahcubiyeti, dar alanların yüksek gururuyla, üstelik de kavak yellerinin şarkısı söylenirken reddetmiş… Şimdi, gözleri doluyor anlattıkça… Kabul edişin yazgısal karşılığına duygudaşlık kuruyor mu; kurmuyor mu; onu bilemiyorum…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —