Fatih ŞAHİN

Tarih: 02.12.2016 11:21

Gelin Engelleri Kaldıralım.

Facebook Twitter Linked-in

Toplumun sessiz insanlarını görmek, dünyalarının kapılarını aralamak,  hissedilmeyen duygularını hissetmek, tadılmayan acılarını tatmak, yaşanmayan sevgilerini yaşamak, görülmeyen rüyalarını görmek ve kurulmayan hayallerini kurmak lazım.

Aslında anlatmak zor ….Onları anlayabilmek için geçici bir süre onlar gibi yaşamak  lazım… Bir engellinin, özellikle bedensel engellilerin yaşadığımız yerler de ne kadar zor şartlarda hayata tutunmaya çalıştığını iyi algılamak lazım. Kaldırımların, yolların, caddelerin hastanelerin, fırınların, okulların, kamu kurumlarının giriş çıkışlarının, onların yaşamasına dolaşmasına hala ne kadar engel olduğunu bilmemiz lazım.

Onların engelini kabul etmemek, onları toplumun önemli bireyleri arasında görmemek, yapılan bütün düzenlemelerin onlar gözetilmeden yapılması ve kaldırımdan inecekse ne olacak birinden yardım istesin, fırından ekmek alacaksa birine seslensin, minibüse binecekse muavin ona yardım eder anlayışı bizim onların hiç farkında olmadığımızın işaretidir.

Hâlbuki onlar Rabbimiz katında çok kıymetli insanlardır. Duaları kabul olunanlardandırlar. Bizde belki bir gün onların arasına katılacak potansiyel insanlarız. Araba kullanıyoruz, trafikte dolaşıyoruz, büyük binaların altından geçiyoruz, her an bir kaza ile karşı karşıya gelip bedensel engelli olmayışımız Allah’tandır. Her şey yaradanın takdiri değil midir?

Engelli kardeşlerimize karşı sorumluluk açısında 4 zümreye seslenmek istiyorum. Aile, öğretmen, İmam ve milletimiz…..  Bir engelli,  ailesinin onu, evin huzur kaynağı olarak görmesini ister. Özgüveninin yüksek tutulmasını ister. Ona karşı muhabbetin en üst seviyede olmasını ister. Böylelikle toplumun bir üyesi olduğu gerçeği ortaya çıkar ve topluma da aileye de katkı sağlayan verimli bir insan olabilecektir.

  Engelliler için öğretmenlerin de çok büyük bir vazifesi vardır.. Öğrencisini hayata hazırlarken,   üretken olmayı, güçlü kalmayı öğretmelidir. Diğer arkadaşlarının çocukluk itibariyle yapacağı olumsuz davranışlara, set olmalıdır. Sıkıntılarına çare bulmalıdır. Ufkunu geniş tutmalıdır.

Biz din görevlileri de engelli kardeşlerimize Rabbini, dinini, kitabını ve peygamberini en güzel biçimde öğretmeli, engelin ne Müftü olmaya, ne müezzin olmaya, ne devlet başkanı olmaya ne de profesör olmaya engel olmadığını iyi anlatmalıyız. Hatta şöyle denilebilir ki, nitelikli bir din görevlisi gönülden tuttuğu engelliyi, Allah’ın izniyle aciz insan konumundan çıkarır, aziz insan konumuna getirebilir. Örnekleri çoktur ama Kayseri imamlarından Neciyullah Kocabıyık hocamı sosyal medyadan takip etmenizi tavsiye ederim.

Ve kıymetli milletimize…. Dinimiz, görmeyenin gözü, duymayanın kulağı, güçsüzün eli, konuşamayanın dili olmayı sadaka kabul eder. Buna mukabil, engelli birine engel olmayı, rahatsızlık vermeyi ise lanetler.  Unutmayalım ki asıl engelliler aklını, gönlünü, kalp gözünü, elini, dilini bilgiye, şefkate, merhamete, hikmete ve ilahi gerçeklere kapayıp, insanlığını ayaklar altına alanlardır. Bugün bulundukları makamı hak etmeden başkasını engelleyenleri, çalışana, gayret edene destek vermek yerine engel olanları da konuşmalıyız aslında.

 Engelli kardeşlerimiz şu sözleri hiçbir zaman söylememelidir. Ben kulun değil miyim Allah'ım? Batsın Bu Dünya… Kader Utansın… Bu sözleri İman sevgisi ile silip şöyle demelidirler. Ya Rab! Kahrında hoş lütfunda hoş…. Göz hakkı görendir, gündüz gören göz değildir… Gönül gözü görmeyen Can gözünü neylesin

Ve bir engelli bütün dünyaya şu hakikati haykırmak ister…. Görmek istemeyenden kör, duymak istemeyen den sağır ve anlamak istemeyenden daha cahili yoktur….

 BÜTÜN ENGELLERİ GÖNÜLLERDEN KALDIRABİLMEK DİLEĞİYLE……..

Twitter takip   @ipsalafatihi


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —