Tarih: 02.02.2018 16:17

SIR

Facebook Twitter Linked-in

Süleyman ELDENİZ'in kaleminden

Babama dair…

 

Yurt binasının ikinci katında, misafirlerin birbiriyle sohbet edip çay içmesi için hazırlanmış odada oturuyorlardı. Sohbet koyulaşmıştı.

Bu bina daha önce kerpiçten yapılmış tek katlı mahalle camii idi. Yaklaşık kırk yıl önce belediyenin gösterdiği yeni yere Abdi Ağa Camii yapıldığında, burası da amacına aykırı kullanılmamak üzere öğrencilere yurt olarak istihdam edilmişti. Yeni caminin inşaasında da, yurdun hazırlanmasında da Hacı Recep Hoca’nın büyük emeği geçmişti.

Çayını önce güzelce koklayan Recep Hoca sonra bir yudum alarak anlatmaya devam etti:

“Biliyor musunuz? Bu mahallenin, hatta İpsala’nın manevi bir bekçisi var.”

Herkes pür dikkat kendisini dinliyordu. Devam etti Recep Hoca:

“Bilenler bilir, şu arka tarafta komşumuz olan İbrahim Deniz Bey’in bahçesinde bir mezar vardır. Orada Müstehaddin Dede’miz medfun. Bildiğiniz gibi bu bina daha önce tek katlı bir camiydi. İşte bu camiyi, İkinci Dünya Savaşı sırasında devlet askere tahsis etmiş. Caminin içinde atlar ve katırlarla beraber, bir köşesinde de askerler kalmaya başlamış. Bu askerlerin bir kısmı çok gürültü yapıyor, etrafı kirletiyor, nerede olduklarını hatırlamadan sövüp sayıyorlarmış. Bir akşam Müstehaddin Dede nöbetçi askere görünüp, mahalleden birisi olduğunu söyleyerek nasihat etmiş. Demiş ki:

“Asker ağa, bak bu yaptıklarınız hoş şeyler değil. Camidesiniz, küfür etmeyin, gürültü yapmayın, etrafı kirletip yıkmayın, dökmeyin, rahatsız olanlar var.”

Asker “He, he” deyip yollamış güya Müstehaddin Dede’yi. Ama terbiyesizlikleri daha da artmış. Bir gece askerler yine iyice azıtmışlarken Müstehaddin Dede gelmiş yanlarına. “Siz misiniz böyle sövüp sayan, gürültü yapan” deyip önüne gelene Osmanlı tokadı çakmaya başlamış. Tokadı yiyen askerin ayakları yerden kesiliyor, caminin dört bir yanına yuvarlanıyorlarmış. Öyle korkmuşlar ki; çoğu kapıyı bulamamış, kendini camdan dışarı atmış. Bir daha ne kadar uğraşsalar da o münasebetsizleri camiye sokamamışlar.

Bu hadisenin ardından mahalleli toplanıp, camiyi güzelce temizlemiş ve o mübarek mekanda ibadetlerine devam etmişler.

…..

Gecenin ilerleyen saatlerinde misafirler ayrılmıştı.

Yurtta kalan talebeler izinde olduğundan birisinin nöbetçi olarak orada kalması gerekiyordu. Her fedakarlığa seve seve katlanan Hacı Recep Hoca bu vazifeyi de severek üstlenmişti. Gece işini ibadetini bitirdikten sonra huzur içinde uyudu.

Sabah ezanı okunurken kalktı, abdest almak için dışarı çıktı. Kaldığı yerde lavabo olduğu halde, hem kontrol olsun, hem de uykum açılsın diye alt kata indi. Etrafa şöyle bir göz gezdirdikten sonra lavaboya girdi. Tam çıkarken duyduğu su sesiyle irkildi. Yavaşça tuvaletten çıktığında, oradaki iki lavabodan birinde ak sakallı bir dedenin abdest aldığını gördü. Çok kısa bir an göz göze geldiler. Gayri ihtiyâri seslendi:

“Selamünaleyküm Müstehaddin Dede. Hoş geldin.”

Selamına karşılık gecikmedi:

“Aleykümselam evladım. Hoş bulduk.”

Cemaat olup, sabah namazını birlikte kıldılar

...

Not: Babam Hacı Recep Eldeniz Ağustos 2017’de vefat etti. Bütün ölmüşlerimiz gibi kendisi de bizlerden birer Fatiha istiyor...

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —